10 Nisan 2013 Çarşamba

Çile

Necip Fazıl Kısakürek'in herkes tarafından bilinen bir şiirini  paylaştım. 

Gaiblerden bir ses geldi: Bu adam 
Gezdirsin boşluğu ense kökünde! 
Ve uçtu tepemden birden bire dam. 
Gök devrildi, künde üstüne künde...

Pencereye koştum: Kızıl kıyamet! 
Dediklerin cıktı ihtiyar bacı! 
Sonsuzluk elinde bir mavi tülbent, 
Ok çekti yukardan, üstüme avcı. 

Ateşten zehrini tattım bu okun. 
Bir anda kül etti can elmasımı. 
Sanki burnum değdi burnuna (yok)un. 
Kustum, öz ağzımdan kafatasımı. 

Bir bardak su gibi çalkandı dünya; 
Söndü istikamet, yıkıldı bosluk, 
Al sana hakikat , al sana rüya! 
İşte akıllılık , işte sarhoşluk! 

Ensemin örsünde bir demir balyoz 
Kapandım yatağa son çare diye. 
Bir kanlı şafakta , bana çil horoz 
Yepyeni bir dünya etti hediye. 

Bu nasıl bir dünya hikayesi zor; 
Mekânı bir satıh, zamanı vehim. 
Bütün bir kainat muşamba dekor, 
Bütün bir insanlık yalana teslim. 

Nesin sen , hakikat olsanda cekil! 
Yetiş körlük , yetiş takma gözde cam! 
Otursun yerine , bende her şekil; 
Vatanım, sevgilim , dostum ve hocam! 

Aylarca gezindim , yıkık ve şaşkın . 
Benliğim kazan ve aklım kepçe, 
Deliler köyünden bir menzil aşkın 
Her fikir içimde bir çifte kelepçe.

Niçin küçülüyor eşya uzakta ? 
Gözsüz görüyorum rüyada, nasıl ? 
Zamanın raksı ne , bu yuvarlakta? 
Sonu varmış , onu öğrensem asıl ? 

Bir fikir ki, sıcak yarada kezzap, 
Bir fikir ki, beyin zarında sülük. 
Selâm , selam sana haşmetli azap; 
Yandıkça gelişen tılsımlı kütük. 

Yalvardım: Gösterin bilmceme yol! 
Ey yedinci kat gök, esrarını aç! 
Annemin duası, düşte perde ol! 
Bir asâ kes bana , ihtiyar ağaç. 

Uyku katillerin bile çesmesi; 
Yorgan, Allahsıza kadar sığınak 
Teselli pınarı , sabır memesi; 
Size şerbet , bana kum dolu çanak. 

Bu mu rüyalar da içtiğim cinnet, 
Sıırını ararken patlayan gülle? 
Yeşil asmalarda depreniş , şehvet; 
Karınca sarayı , kupkuru kelle.... 

Akrep , nokta nokta ruhumu sokmuş. 
Mevsimden mevsime girdim böylece 
Gördüm ki , ateşte cımbızda yokmuş. 
Fikir çilesinden büyük işkence. 

Evet her şey ben de bir gizli düğüm 
Ne ölüm terleri döktüm , nelerden! 
Dibi yok göklerden yeter ürktüğüm, 
Yetişir çektiğim mesafelerden! 

Ufuk bir tilkidir , kaçak ve kurnaz. 
Yollar bir yumaktır, uzun dolaşık 
Her gece rüyamı yazan sihirbaz, 
Tütüyor önümde mavi bir ışık. 

Büyücü büyücü ne bana hıncın? 
Bu kükürtlü duman nedir inimde ? 
Camdan keskin , kıldan ince klıcın, 
Bir zehirli kımık gibi beynimde. 

Lügat , bir isim ver bana halimden ; 
Herkesin bildigi dilden bir isim! 
Eski esvaplarım tutun elimden 
Aynalar söyleyin bana ben kimim? 

Söyleyin, söyleyin, benmiyim yoksa, 
Arzı boynunuzda taşıyan öküz? 
Bela mimarının seçtiği arsa ; 
Hayattan muhacir , eşyadan öksüz? 

Ben ki toz kanatlı bir kelebeğim, 
Minicik gövdeme yüklü Kafdağı, 
Bir zerreciğim ki , Arş ` a gebeyim, 
Dev sancılarımın budur kaynağı! 

Ne yalanlarda var , ne hakikatta . 
Gözümü yumdukça gördüğüm nakış 
Boşuna gezmişim, yok tabiatta. 
İçimdeki kadar iniş ve çıkış. 

Gece hendeğe düşercesine, 
Birden kucağına düştüm gerçeğin. 
Sanki erdim çetin bilmecesine, 
Hem geçmiş zamanın , hem geleceğin. 

Açıl susam açıl! Açıldı kapı; 
Atlas sedirinde mavera dede. 
Yandı sırça saray, ilahi yapı 
Binbir avizeyle uçsuz maddede. 

Atomlarda cümbüş, donanma, şenlik 
Ve çevre çevre nur , çevre çevre nur. 
İçiçe mimari , içiçe benlik 
Bildim seni ey Rab , bilinmez meşhur! 

Nizam kopürüyor, med vakti deniz 
Nizam köpürüyor,ta çenemde su. 
Suda bir gizli yol, pırıltılı iz 
Suda ezel fikri ebed duygusu. 

Kaçır beni ahenk , al beni birlik 
Artık barınamam gölge varlıkta 
Ver cüceye , onun olsun şairlik 
Şimdi gözüm büyük sanatkarlıkta 

Öteler öteler, gayemin malı 
Mesafe ekinim , zaman madenim 
Gökte samanyolu benim olmalı ; 
Dipsizlik gölünde , inciler benim. 

Diz çök ey zorlu nefs , önümde diz çök 
Heybem hayat dolu , deste ve yumak 
Sen bütün dalların birleştiği kök 
Biricik meselem , Sonsuza varmak... 

Hiç yorum yok: